O gün; annem ve kız kardeşime bilet alabilmek için saat 2'de evden çıktım.Kalabalık olur düşüncesi bende hakim olduğu için zaman kazanmak adına direkt otobüsle gitmek yerine trenle gitmeyi tercih ettim.Söğütlüçeşme'de indim;stada doğru yürümeye başladım.Bir de ne göreyim,inanılmaz bir kuyruk...Genci,yaşlısı,bebeği,hepsi Fenerbahçe için bir araya gelmişler.Muazzam bir olay...
Bu gördüğünüz kuyruk,o gün tezahüratlar ve sloganlar eşliğinde yavaş yavaş ilerledi Fenerium'a doğru.Ben bu resimde sağ alttaki beyaz arabanın oradaydım.Bizimkilere bilet kalmayacağının farkındaydım ama sırf orada bulunmuş olmak için saatlerce durdum.Benim Fenerium'un kapısına varmam ise tam 4 saati buldu.Geldiğimde kapılar kapanmıştı,haliyle bilet de kalmamıştı.

Bizimkiler de maça gösterilecek ilginin bu kadar fazla olacağını tahmin edemeden,benim bilet alabileceğimi düşünerek,giydiler formalarını çıktılar evden.Ben ise elimde Fenerium'dan aldığım flamayla kafelerin önünde dikilerek,ara sıra camdan televizyona bakarak ve stadda yaratılan atmosferin bende yarattığı şaşkınlık ile maçı takip etmeye çalıştım.Maçın ilk yarısını bu şekilde izledim. 2.yarıyı ise bizim arabayla eve dönerken radyodan dinledim.

Eve geldiğimde ise o gün stadyumu dolduran kadın ve çocukların coşkusunu tekrar tekrar izlemekten çok büyük keyif aldım.Son dakikada Semih'in ofsayt gerekçesiyle sayılmayan,ama aslında ofsayt olmayan golünü her ne kadar bizi üzmüş olsa da pek umrumuzda değildi aslında.Sadece işin gururlanma kısmındaydık biz.

20 Eylül 2011.Benim neden Fenerbahçeli olduğumu bir kez daha anladığım ve bununla gurur duyduğum gün.Fenerbahçeli kadın ve çocuk taraftarların destan yazdığı tarih olarak not düşülsün.