Yani nasıl bir şekilde bu yazıya başlanır,bulabilmek çok güç.Aynı şekilde görgü kurallarını aşmadan da bu konuyla ilgili bir yazı yazmak oldukça zor.Dün akşam oynadığımız Çaykur Rizespor maçından sonra kafilemizi taşıyan otobüse,Trabzon Havalimanı'na giderken Sürmene'de pompalı tüfekle suikast düzenlendi.Otobüsümüzün şoförü ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı.Eğer otobüsün içindeki diğer çalışanlar direksiyon hakimiyetini sağlayamasalardı,şu anda cenaze töreni ile ilgili bir yazı yazıyor olacaktık.


Olay yerinden fotoğrafları görünce,yapılmaya çalışılan suikastin planlı olarak yapıldığı bariz ortaya çıkıyor.Bu iş amatör işi değil beyler,otobüsün vurulduğu nokta tam bir ölü bölge.Şoför'ün hakimiyetinin kaybedilmesi sağlanarak aracı kaza yaptırmak,ve tüm takımı öldürmekti amaç.Üstelik akımı takip eden onlarca basın aracından oluşan konvoy var.Olası bir kaza zincirleme olacaktı..
Otobüsteki diğer çalışanlar olmasa şöyle bir yükseklikten aşağıya uçacaktı takım otobüsümüz;


Bizler ağzımız açık şekilde bu görüntüleri izlerken,Trabzon valisi olduğunu iddia eden bir gerizekalı,televizyon karşısında "silah değil taş" açıklaması yaptı.Bu atlanılamaz bir skandal aslında.Fizik bilime aykırı taşın Lamine veya Tamperli camı kırıp direksiyona saplanması.Buyrun buradan yakın; 

"Dün gece olay yerinde polis telefonla konuşuyor "Amirim 8 kurşun deliği var, 5'i ön camdan 3'ü sol camdan girmiş. Koltukta ve direksiyonda kan izleri var. Pompalı tüfekle domuz kurşunu sıkıldığını düşünüyoruz" yorumsuz, olay yeri incelemenin amirine verdiği rapor bu"

Biz olay yerinde olan Fenerbahçe muhabiri Yasin Köse'den bu bilgileri alırken,beyinsiz Trabzon valisi ise (nereden emir aldığı belli) ısrarla "silah değil taş" demeye devam ediyordu.Ta ki hastanenin doktoru da resmi açıklamayı yapana kadar.Trabzon valisi bu tarz yalan beyanları her fırsatta yaladıkları hükümetten öğrenmiş olsa gerek.Sonuçta beyaz bere ile övünen,pislik yetiştirmek dışında bir fonksiyonu olmayan bir şehirden bahsediyoruz.
 

Tatlı su futbol yorumcuları işi 3 Temmuz'a bağlama peşinde.Bakın,bu saldırılar ne ilkti,ne de son olacak.Çünkü bu Trabzon adı verilen kahpe yuvası şehrin mal insanları,sürekli kullanıldı.Kullananlar,daha çok faydalanmak için hem kolladılar hem de bunları şımarttılar.Beyaz bere diyeyim,siz anlarsınız.
Biz ise Avni Aker'e her gidişimizde gerek stad içinde gerekse stad dışında bunları sürekli yaşadık.30 sene önce merhum Selçuk Yula "kurşun sıktılar"dediğinde ve eliyle camı gösterdiğinde "taş" diyenleri,2004'te takım otobüsüne tuğlalarla saldıranları,2012'de takım otobüsüne silah gösterenleri,2013'te sahaya çakı fırlatanları,2014'te sahaya direk atmaya çalışanları bulmayanlardır bu işin asıl sorumlusu.

Trabzon adlı pislik yuvası şehirde 3.kez silahlı saldırıya uğruyoruz ve halen "bu saldırıyı Trabzon'a mal etmeyin" diye açıklamalar yapan it sürüleri çıkıyor piyasaya,bal gibi de mal edeceğiz.

"O kurşun Türk Futbolu'na sıkılmıştır" diyerek olayı masumane bir havaya sokmaya çalışıyorsunuz.Hayır efendim,bu kurşun Fenerbahçe'ye sıkılmıştır.Trabzon'un kardeş kulübü ile yaptığı maçlarda neden böyle olaylar olmuyor peki?Ya da diğer lig maçlarında?Bunu sorgulayabilecek kadar beyniniz varsa şayet,işin aslını zaten çözmüş olursunuz.

Şu saatten sonra dilenecek tek şey var sadece,o da bizim taraftarlarımızın bu işi namus meselesine dönüştürmemesi.Eğer bu iş "o kan yerde kalmayacak" raddesine gelirse,çok büyük facialara tanık oluruz.