Netflix'in Sunderland 'Til i Die adlı belgeselini bilirsiniz. Premier Lig'den düşmüş olan Sunderland'ın lige yükselişini konu alacak bir belgesel olması hedeflenirken, Sunderland'in yine küme düşmesi sonucunda başarının değil, başarısızlığın belgeseli olarak hafızalarımıza kazınan bir yapım olmuştu.

Yenilgiler karşısında taraftara ümit vermek dışında reaksiyon gösteremeyen, söyledikleri ve yaptıkları uyuşmayan yönetim/futbolcu grubu ve çığırından çıkmamak için kendisini zor tutan, fakat takım sevgisini her şeyin üzerine koyarak yine desteğe devam eden taraftarlar. Bu paragrafta anlattıklarım, Sunderland belgeselinde yaşananlardı. Ne kadar da tanıdık geldi değil mi?
 
Ümraniyespor'a hem deplasmanda, hem de kendi evinde mağlup olan lig on beşincisi Fenerbahçe, Uefa Avrupa Ligi için elindeki tek umudu da kaybetti. Bunun üzerine takımın 2 maçta da silik bir görüntü sergilemesi ve transferlerin yetişmemesi de eklenince, taraftarlar artık patlama noktasına geldi. 

Bu cümleleri yazarken bile şaka gibi geliyor bana yaşadıklarımız. 
Küme düşme adayı Fenerbahçe...

İşin açıkçası, aynı şeyleri tekrar tekrar yazmaktan sıkıldım.
Eski teknik direktörümüz Dick Advocaat'ın Antalyaspor maçından sonra söylediği sözlerle yazımı bitiriyorum.

"Bu kulüp için oynamak istemeyenler, gitmeli. Gitmek isteyenler dışında yetersiz olanlar da var. Bunlar da Fenerbahçe'den ayrılmalı! Futbolcuların para için oynamamaları gerek. Bu forma altında oynadıkları için gurur duymaları lazım. Bu anlayış değişmeli."

"Ünlü oyuncuları getirme konusunda başkanımız işini yerine getirmiş. Ama bazı oyuncular kendini geliştirmeli. İyi olmayanlara da açık konuşulmalı ve yollar ayrılmalı. Yoksa gelecek sezon da benzer şeyler yaşanır. Acı ama gerçek..."

Bu sözlerin kelime kelime tahlil edilmesi lazım(dı). Eski yönetim bunu akıl edemediği için otoparktan kaçmak zorunda kaldı. Bir benzerini yeni yönetim yaşamak istemiyorsa, son şansını iyi kullanmak zorunda.