Kadıköy, rakiplerin 1 puana şükrettikleri ve çekindikleri için daha fazlasını yapmaya cüret edemedikleri bir yerdi. Şimdi ise bu düşünce yerini "saldırın, yeneriz biz bu Fener'i şeklinde değişti. Artık bizden çekinmiyorlar ve korkmuyorlar çünkü Fenerbahçe büyüklüğünü kaybetti.

Fenerbahçe, kendisini Fenerbahçe yapan sevimli/sevimsiz bütün özelliklerini kaybetti. Sıradan bir kulübe dönüştük. Rakiplerin sevimsiz bulduğu ama içten içe imrendiği futbolculara sahip; hem sahada hem tribünde yenilgiyi kabullenmeyen, agresif, saldırgan bir yapımız vardı bizim.

Kulübün geçirdiği bu dönüşüm sporcu kadrosuna da tribünlere de olumsuz yansıdı. Örneğin: Galatasaray'a karşı serinin bittiği maçı bizim bildiğimiz Fenerbahçe taraftarı bitirtmezdi mesela çıkartacağı olaylarla. Şimdi kabulleniyoruz, yetmiyor rakibi alkışlıyoruz. Olacak iş değil.

3 Temmuz kumpası 12 sene önce değil de bugün yapılsaydı çok net küme düşmüştük mesela. Shakhtar maçında basın tribününü basan, yayıncı kuruluş taraflı yayın yapıyor diye kamera kablolarını kesen refleksin geri gelmesi lazım bize. Hem sahada, hem tribünde, hem de yönetimde.

103 gollü sezonda takım 3 golün altında attı diye tribünde homurdanmaların olduğu günlerden; iç sahada Galatasaray'dan 1 puan alınca taraftarların sevinçten meşale yaktığı günlere geldik. Sosyolojik bir vakayız. Her açıdan.