Feyenoord'u 5 golle evine uğurlayarak Şampiyonlar Ligi'nde Play-Off turuna yükselmeyi başardık. Tribünler muhteşemdi. Takım yükseldikçe, tribün de yükseldi.

Maça çok da iyi başlamadık aslında. Doğaçlama bir oyunumuz vardı ama iç saha baskısının da etkisiyle öne geçebilecekken, "sadece Fenerbahçe'nin başına gelebilecek olaylar." silsilesine bir yenisi daha eklendi. İrfan Can Eğribayat'ın, hakemin de etkisiyle alakasız bir yerde elle oynaması sonucu Feyennord'un kazandığı serbest vuruş gol oldu kalemizde.

 

3 dakika sonra Archie Brown'ın golü, sonrasında da Jhon Duran'ın golü bize ilaç oldu ve soyunma odasına önde girmeyi başardık.

Fred... Brezilyalı olduğunu hatırladı ve muhteşem bir golle turun kapısını bizim için araladı.

3-1'den sonra takım oyundan düşmeye başladı aslında. Mourinho da Talisca'yı oyuna alınca bence takımın ritmi daha da çok bozuldu. Uzatmaya gitme ihtimaline karşı, son 10 dakika ve sonrasında değişiklik haklarını saklamak istediğini düşünüyorum.

Takımın bir can suyuna ihtiyaç duyduğu anlarda, (bence) maçın adamı olan En-Nesyri, harika performansını golle süsleyerek skoru 4-1'e getirdi. Watanabe'nin 89. dakikadaki golü "yine mi?" dedirtse de, Talisca formun geçici ama klasın kalıcı olduğunu bizlere göstererek, klas bir vuruşla maçın skorunu tescilleyen golü Feyenoord ağlarına gönderdi.

Takım ve taraftar bütünleşmesi bize turu getiren ana faktör oldu. 

2013'teki Arsenal maçının ardından ilk kez Şampiyonlar Ligi marşını Kadıköy'de duyacağız. Rakip Benfica. 

Zor ama imkansız değil. Öncesinde galip dönmemiz gereken bir Göztepe deplasmanı var.